Aşk hikayesi mi...

Hayır, bu bir aşk hikâyesi değil! Evlerimizin önünden, anayoldan denize kadar uzanan uzun balkon bizi birleştirirdi. Kapılarımız hep açık olurdu. O küçücük evlere çok kişi, çok “şey” sığardı. Mimarisi ve doğası gereği 16 blokluk kocaman bir aile idik. Her yaştan, her yerden, her çeşitten insanlardık. Zamanın ünlülerinin bile evi vardı mesela. Farklılıklarımız zenginliğimizdi -ama ve- herkes eşit, herkes aynıydı. Yaşam oradaydı, gerisinde yaz zamanı gelsin diye beklerdik; pullu mektuplar ve bağlanmayı bekleyen telefonlarla bile şimdikinden daha yakındık, daha bağlantıdaydık. Mesela; o büyük çınarımız insanlar gibi, erkimizi ve kuşakları da birleştirirdi. Bizim de çocuklarımıza miras bırakmayı dilediğimiz! Onların yürüdüğü yollarda yürüdük, anıları üstüne anı yaptık. Tam olması gerektiği gibi; büyürken aynı gizli saklı köşelerden başladık maceralarımıza ve yenilerini keşfettik, ekledik. Bahsetmiştim; taa dedelerim zamanından; annem ve babam orada aşık olup evlenmişti, ben orada toh...