Kayıtlar

Mart, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AH!

Resim
...... Düştüm daha ilk adımda. Önce ağzımda acı toprak tadı, bi kırılma sesi geldi hemen sonra. Can kırığı sandım, cammış meğerse...  kadeh çatlamış, hayata içerken, candan öte eskimeyen bir dostla. Yıllar iyi davranmamış, dayanmamış bu sefer içmeden önce kadehi yine öyle iki kere yere vurmaya. Ne mutlu, öyle sağlam örmüşüz zamanında. Yine beliriverdi tam kaybolduğum anda, o bilir tavşan nereye saklanır ben unuttuğumda. Kalbim ağlamaz bu kahkahalarda. Biliyorum ya, istesem ağlarım da omzunda. Sendrom mendrom kalmadı, sarıdan geçtim, mavi yeşil boyandı ruhumda. Sen iyi ol dilerim, keşke hükmü geçse dualarımın yukarıda. ...... Yook, kızmıcam sana Kalbimm. Onca zaman sakladım, bazen ben bile iyi davranmadım sana ne de olsa. Sen üzülme, bunun için de buluruz bi "iyiki" nasılsa. Amaan noolcaksa!!! E tabii, sadece toprak kokusu yetmez bundan sonra. Hem düşülür doğal olarak ilk adımlarda. Bu veda da böyle oldu, hem hazırdın demek uğurlamaya. Yarabbi şükür der dev...

SAKIN HA!

Resim
Sakın ... yanlış anlama! Oyunlarına kandım, seni hep sevdim sanma; bu anlayış zerafeti hakettiğinden değil Sakın ... yanlış anlama! Sukunetimden yaptıkların ve yapmadıklarını doğru sanma; bu dinginlik zerafeti hakettiğinden değil Sakın ... yanlış anlama! Sessizliğimden söyleyecek sözüm olmadığını sanma; bu suskunluk zarefeti hakettiğinden değil Sakın ... yanlış anlama! Hala yüzüne bakmam olanı siler sanma; bu gülümseme zerafeti hakettiğinden değil Sakın ... yanlış anlama! Bunu yazıyorum diye hala umurumdasın sanma; o yaşanmış günlerin anısı hakettiğinden  değil Sakın sürdürdüğün bu oyun sonsuza kadar sürer sanma; Elbet bir gün mum söner, maske düşer; elbet bir gün her söz yerini bulur, her kalp hakettiğini Sakın ha sakın.. yanlış anlama! ve bir daha izin veririm sanma;  ne o günü beklerim ne ah ederim.. ama iyi bilesin ki haketmediğinden değil ... tüm kalbimle Şebnem Özenç

...tam da bu anda

Resim
Öyle keskin geçişler yok doğada.. Akla düştüğü gibi büyük bitişler yok.. ya da sadece doğuşlar o anda.. Tatlı hüzünler, buruk sevinçler belki.. o da bahar değilse eğer kalbinde.. Güzeller güzeli Gaia’nın zerafetiyle oluyor herşey..  Bu giderken benden alan rüzgar, geldiği yerden getirdiğini serpmiş çoktan üzerime.. ben daha onun geldiğini anlamadan belki de.. ve benden aldığını bırakıyor bir sonraki uğrağını süpürmeden yine.. Uçuşan polenler gibi havada bu duygular. Sadece gidene bakmazsan, ne büyülü bir dans bu olan!... Bu güzel çiçeğin taç yaprağı düşerken, hüznü onu bekleyen toprakla buluşuncaya kadarmış.. baktım da, hemen altında gülümsüyor tazecik filizi..  Her vazgeçişle geliyor yenidoğan, her yenidoğan bir vazgeçiş getiriyor sanki belli etmeden.  Sabah yıldızı ile akşam yıldızı bir hani...  Şimdi burada batıyor ya bu güneş, başka bir yerde doğuyor... tam da bu anda... ... tüm kalbimle ... daima sevgiyle Şebnem Özenç...

Saf Sevgi...

Resim
Uzun süreli bir kaosun dibi, en karışık yeri ama sonu... fırtınanın gözünün en sakin yer olduğunu keşfetmişim onca zaman içinde... ama bişey daha öğrenmişim bir süre sonra... o da... bu fırtına hep burada! O karar öyle kolay değil! Buna bile alışıyomuş insan. ..hem büyük bir ustalıkla çıkılmalı içinden, ayak dolanır, savrulunursa tamamen kaybolunabilir bu defa.. Uzun süredir fırtınada varolmanın verdiği bitkinlik, fırtının gözünden dışına çıkmak için gerekli güç ve sonrasında arda kalanla baştan inşa etmek herşeyi... İlk adım; en temel yasa gereği, çıkış kaosun ritminde olmalı, hızlı ve dikkatli hareket edilmeli malum. Bu süreçte ara ara bi nefeslik durduğumda bir sonraki aşamada yığılıp kalacak mıyım, devam edebilecek miyim diye merak ediyorum. Ne zaman böyle düşünsem “Bi yer çağırıyor beni yine ama neresi?” dürtüyo ince ince, pek de dinleyemiyorum, çok meşgul her parçam, önüme odaklı kalmaya çalışıyorum. Bir eşzamanlılık perisi “hadi!” diye ses oldu rehberliğime....

DOĞUMGÜNÜm !?

Resim
Ne zamandan beri hatırlamıyorum ama doğumgünümün bile bana özel olmadığına, öyle herkes gibi kutlayamayacağıma karar verdiğim anı çok iyi hatırlıyorum. O an, bu da hayatımda norma! şekilde yaşayamayacağım ve hissedemeyeceğim, artık bi garip ve anlaşılmaz olacağım şeyler listesinde yerini aldı. Hepimizin çocukluğunda olan hayat memat meselelerine dair o “büyük” karar anlarından biri gibi. Neyseki pastayı hiç sevmem ve bu nedenden değil. Durum başka bir hal aldı sonra, o karar benim kararım değilmiş pek meğerse. Kendini keşif yolunda; literatürde veya akademik olarak adına bi sürü şey dendiğini, sayfalarca makale yazıldığını, böyleyse böyledir diye norma! kabul edildiğini öğrenerek, sadece adlandırılmasının getirebileceği kadar bir rahatlıkla; doğumgünü, düğün, dernek herneyse kutlama ne kadar büyükse içimde “o kadar” yayılan hüznü izledim. Bir süre sonra hüznün yerini alan duygusuzluğu görünürdeki neşenin ardında tutamaz hale geldiğimde kutlamayı bıraktım, sonra başkala...

YENİ "ESKİ MAHALLEM"

Resim
YENI, ESKI MAHALLEM... Bugün saçma bir olumluluk var üzerimde. Üstelik; herrrşeye yer buldum bir kutu ortada kaldı, aklımı deliresiye dürtükleyip duruyor ve Memojoe’nun “Her canlı 1+1’i taDacaktıRRR!!!” sesi duvarlarda yankılanıyor olmasına rağmen... işin aslı sanırım gaz kaçağı var ve kafa yaptı. :p Hikaye şöyle başlıyor... Emlakçı; ev sahibinin yüzünü bir daha görmezsin dedi. Ev sahibi geldi, tanıştık “beni bi daha görmezsin” dedi. Sonra muhabette noolduysa... O.amcam :) giderken evini tarif etti, “ben olmasam teyzen evde lazım olur belki, ha ablam da karşında ama kavgalıyız anlattıklarına takılma, herkesin kendi hikayesi var işte” diye gitti. Neye düştüm acaba demedim çünkü Up’daki dedeye benzerliğiyle beni benden aldı. Kardeşimle de onu dedemize çok benzetiriz. İşaretler tamam, herşey yolunda yani. İlk günler... ev boş, duvarlara bakıyorum.. nasıl olcak bu iş, neler yaşanacak burada acaba diye düşünüyorum. Kapı çaldı. O.amca, evle ilgili bir-iki önemli şey g...

KAHRAMANIM

Resim
KAHRAMANIM! Geçenlerde yürürken yeni kahramanım Olaf ile eğleniyodum kendi kendime. Bilmeyenler için; en büyük hayali güneş, sıcak kumlar ve renkli çiçeklerle yazın kardan adam ne yapıyosa onu yapmaktı da tüm saflığı ile sonunda yaptı ya, bi de sıcak kucaklaşmalar olayı var tabi. neyyssse, o içimdeki çocuğun tatlı kahramanı olmaya devam ededursun...  :-* Öyle düşüncelerde dolanırken bu isimsiz kahramanı hatırladım uzun zaman sonra. Yıllar evvel Alsancak'da çalışıyodum, bigün işten çıktım iskelede vapur bekliyorum. Hormonları ile başedemeyen üç densiz rahatsız edici şekilde sardılar bana.  ilgilenmemezlikten geldikçe yüz bulup ya da birbirlerini gaza getirip ses ve içeriği giderek abarttılar. Bilen bilir küçük bir iskele, doğal olarak bekleyenler de tiyatro gibi merakla ve şaşkın şekilde izliyorlardı. artık ya sabır! durumunun sonuna gelmişken bir an ne olduysa gazları kaçmış gibi bi süre içlerine konuşup sonra sustular. taaaa vapura yürürken farkettim... nasıl aya...