YENİ "ESKİ MAHALLEM"



YENI, ESKI MAHALLEM...

Bugün saçma bir olumluluk var üzerimde. Üstelik; herrrşeye yer buldum bir kutu ortada kaldı, aklımı deliresiye dürtükleyip duruyor ve Memojoe’nun “Her canlı 1+1’i taDacaktıRRR!!!” sesi duvarlarda yankılanıyor olmasına rağmen... işin aslı sanırım gaz kaçağı var ve kafa yaptı. :p

Hikaye şöyle başlıyor...

Emlakçı; ev sahibinin yüzünü bir daha görmezsin dedi. Ev sahibi geldi, tanıştık “beni bi daha görmezsin” dedi. Sonra muhabette noolduysa... O.amcam :) giderken evini tarif etti, “ben olmasam teyzen evde lazım olur belki, ha ablam da karşında ama kavgalıyız anlattıklarına takılma, herkesin kendi hikayesi var işte” diye gitti. Neye düştüm acaba demedim çünkü Up’daki dedeye benzerliğiyle beni benden aldı. Kardeşimle de onu dedemize çok benzetiriz. İşaretler tamam, herşey yolunda yani.

İlk günler... ev boş, duvarlara bakıyorum.. nasıl olcak bu iş, neler yaşanacak burada acaba diye düşünüyorum. Kapı çaldı. O.amca, evle ilgili bir-iki önemli şey gösterecekmiş, tezgahta yeni kilidi görünce.. dur bakiim dedi ... gitti... geldi 5 dakka sonra, bi yerden bulmuş bi tornavida.. ne usta çağırcan, kardeşini meşgul etcen ben yapıveririm dedi. “Olur mu canım, zahmet...” diyemeden Yaptı. Hadi kolay gelsin dedi, gitti.

Hala ara ara uğrayıp hatrımı sorar, bişey lazımmı diye sorar. Aman zorda kalma, ben olmazsam şu numaraya tembihledim ona git der, şu komşu buna çok söylenir huzurun kaçmasın dikkat ediver kızım olur mu der, inşaattan huzursuz olma bekçisi bilmemkimdir der... başka bişeyimi merak ediyor acaba diye işkillenip ben bişeyler açıklamaya girerim. Aman be neyse ne ben onu demiyorum der susturur.. hiç olmadı nasihat verir.. bişeyler bulur söyleyecek yani, sonra gider. 

Geçen akşam yine uğradı "yolunda mı herşey kızım" diye. Yok yok var bunun altında başka bit yeniği diye düşünürken... gitmek üzere elini paltosunun cebine atmıştı, eline şeker geldi (miş).. dur bakiiim dedi .. çıkarıp verdi, hadi kal sağlıcakla dedi, gitti. Bu laf çorbasını dürtükleyen olay oldu.

Karşılaştığım herkes sıcak hoşgeldin’le karşıladı. Hani çocukluğumuzdaki mahalleler gibi.  Bi karşı komşum (the abla) yüz vermedi ilk.. tanışmaya gittim “hiç istemiyodum senin gibi kiracı, hiç memnun değilim” dedi suratıma. “Kısmet teyzecim” dedim, sonra içimden (kibarca) “yandık” patladı. Dönerken “bahsetti mi bendeen” diye seslenince şenlik başladı. Ara ara fırsat bulunca tatlı tatlı fırçalar, kavgalı kardeşinin yüzüyüm ne de olsa ama aksi suratının ardındakini araladı bir kere..

Göçmen mahallesinde yaşıyorum. Benim yaşlı kurtların diyarından, anaerkimin toprağından toprak kokusu alıyorum sokaklarda, daha doğrusu insanların yüzünde.

Sokakta yürürken insanlar birbirine selam veriyor, eğer dalıp selam vermemişsem birkaç saniye için şaşırıyor, yeni herhalde süzüşünden sonra güzel bir gülümseme ile uyandırıyor. Sevgiyle adap öğrenmek böyle oluyormuş.

Bir yer sorduğunda kapısına kadar götürüyorlar. Gecenin körü, esmişler kahve içmeye çıkıcam karşıdaki bekçi benimle sahipleniyor olayı arkadaşım adresi bulamayınca. Esnaf gözüne bakıyor konuşurken, dur sen onu alma ben sana çiçeklisini getireyim yarın diyor. Tamir edilirmi bu diye soruyorum, dur diyor yine yandaki dükkanla birlikte olduruveriyolar en içlerine sinen haliyle. Yabancı diye alnımda yazmasına rağmen, bundan da para alınır mı diyo bazen, utana sıkıla bir rakam söylüyor. Elektrikçiye tesisat götürüyorum, züccaciyeye hırdavat soruyorum oluyo bişekilde. Seyyar tezgahda satış yapan amcama boşver olanı ver desem de, mavisi yok diye üzülüyor “hay allah naapsak” diyor.

Şoku geçince başka detaylar da yakalıyor insan. Yandaki küçücük balkonundan günün belli saatlerinde sokağı izlemeye çıkan buruş yüzlü teyzem eskiden baktığı bahçelere bakar gibi bakıyor sokağa ya da kimbilir hangi bahçelerde o gözler... taa ki tanıdık bir yüz görene kadar, o zaman yüzü aydınlanıyor, gençleşiveriyor. Nereye gitti o kadar buruşukluk, o gri dalgın gözler... buna şahit olmak harikaydı.

Ben öğrenmekten, daha doğrusu hatırlamaktan büyük mutluluk duyuyorum. Ne yazıkki "gelişen" bir bölge. Dilerim bu koku benim gibi yeni gelenlerin de kanına işler de yitip gitmez.

“o çiçekli olanı” almaya gittim geçen. İçerde; gencecik, pıtırcık bir kız.. bu iyimidir, bu ne sevimliymiş diye bi iki laf attı, sonra bi yer sordu. Öğrendim ya!!... dur ben seni götüreyim dedim. Sorduğu yer, oralarda bildiğim tek yer bu arada ;) Yolda muşmula almak için durduk, hayat hikayesini anlattı, duasını aldı, sarıldık ayrılırken, bak evim burda lazım olursa dedim. Ve gururlu adımlarla ayrıldım olay yerinden.

Esnafı desteklemeyi hatırladık ya bi zaman önce.. bostanlıda küçük bir grup yerliyle yakalamıştık eski mahalle ruhunu. Yine de rayların ardı başka dünya.. orda unutmuş, yorgun insanlar, hep aceleleri var... benim de olduğum gibi... buradakiler de yaşam mücadelesi veriyor, ordakilerden daha fazla belki... ama olabiliyormuş.

Eski mahalle ruhu bulaştırma denemeleri yeni oyunum. Genelde anlamayan garip bakışlarla karşılaşsam da sorun değil, akıllarından ne geçtiğini biliyorum malum..

Yeni Dünya hayaline niyet ettik ya 12.12’de. ohoo! binyıllık işimiz var diyodum ama burada sokağa indikçe umutla doluyor içim. Çünkü sadece insanların kalbinde saklı kaldığını ve yaşanamamış olduğunu görüyorum, sadece "rayların" ardına geçememiş henüz. ;)

“dur bakiim” tadında insan ilişkileri dileğiyle...

...... daima sevgiyle  

... ha bi de neşeyle ;)