DOĞUMGÜNÜm !?
Ne zamandan beri hatırlamıyorum
ama doğumgünümün bile bana özel olmadığına, öyle herkes gibi kutlayamayacağıma
karar verdiğim anı çok iyi hatırlıyorum. O an, bu da hayatımda norma! şekilde
yaşayamayacağım ve hissedemeyeceğim, artık bi garip ve anlaşılmaz olacağım
şeyler listesinde yerini aldı. Hepimizin çocukluğunda olan hayat memat
meselelerine dair o “büyük” karar anlarından biri gibi. Neyseki pastayı hiç
sevmem ve bu nedenden değil.
Durum başka bir hal aldı sonra, o
karar benim kararım değilmiş pek meğerse. Kendini keşif yolunda; literatürde
veya akademik olarak adına bi sürü şey dendiğini, sayfalarca makale
yazıldığını, böyleyse böyledir diye norma! kabul edildiğini öğrenerek, sadece
adlandırılmasının getirebileceği kadar bir rahatlıkla; doğumgünü, düğün, dernek
herneyse kutlama ne kadar büyükse içimde “o kadar” yayılan hüznü izledim.
Bir süre sonra hüznün yerini alan
duygusuzluğu görünürdeki neşenin ardında tutamaz hale geldiğimde kutlamayı
bıraktım, sonra başkalarınınkini kutlamayı da..
Öyle zamanlarda
hissettirebileceğim sevgimi daha doğal bir şekilde görüşmelerimizde, o
yakalanan günlük ama özel anlarda vermeye gayret ettim. Bu kişilerin çoğunun
içten içe bunu bildiğini ve hissettiğini biliyorum. Yine de eğer bir kırgınlık
oluşturduysam tüm kalbimle “üzgünüm”. Bu değer vermediğim için değil, benim
için her gün ya da her karşılaşmamız “iyiki varsın... iyiki mutlusun... iyiki
doğmuşsun...” olduğu için. Diğer kişiler için de bir kişi eksik bi kişi fazla
farketmez diye düşünüyorum.
Biraz içinde olduğum bu garip
halden, biraz bana bu nedenle çok kızdığını bildiğim birine günah çıkartmak
için belki... ama bunu vah vah!’lık bişey olarak görmüyorum ve bu nedenle
anlatmıyorum. Tam tersi...
2003’de ilk reiki insiyasyonumdan
beri birçok doğumgünüm oldu. Hiçbirinin tarihini hatırlamıyorum ama hepsinin
farklı, eşsiz duygusunu hatırlıyorum. Şuan, bunu yaşayanların ve belki daha
kıymetli olduğunu hissedenlerin, bunu okuyunca tam olarak ne demek istediğimi
anlayacağını biliyorum. O anlarda “İyiki doğmuşum, iyiki varım, iyiki burdayım”
hissettiren mutluluğun binbir hali.. üstelik yılda bir değil ve gerçek bir
tatlı sürprizle her an olabilir.
Adettendir ya da ya tutarsa diye
her yıl doğumgünümde yine de dilek diliyordum. Azriel ile dans ettiğim bir
yılın ardından sadece “teşekkür ettim”. Sonuna kadar dans etmediği için değil..
ya da edeceği.. ben de bilmiyorum.. oraya kadar olan ve olmayan herşey için
belki de, vardır bir bildiğin hissiyle. Yeni bir karara kadar ne dilek ne
teşekkür ondan sonra.
Dünyaya gelmesini çok istediğim,
aynı yolun farklı patikalarında birlikte yürüdüğümüz, ilk “iyiki doğmuş”
hissettiğim biricik kardeşimin düğününde bu yıl ilk defa hüzünsüz... sadece
heyecan ve hoş duygusallık ve mutluluk ve sevinç gözyaşlarıyla bir kutlama
yaşadım.
“Şükür kavuşturana”larım, iki
güzel kurt, iki güzel kalp’daşımla; “kadınların birbirine yaptığını başka
hiçbir tür yapmaz” hikayesi baştan yazıldı, dünyam bir kez daha değişti, kalbim
genişledi, ferahladı.
Bir perikızı, bir ruh'daşımın
mutlu bir haberini öylece yükselen sevinç çığılığı ile karşıladım ve bunu
paylaşabilmenin keyfiyle doldum taştım. Bi insan hayatında kaç defa gerçek bir
sevinç çığlığı atar ki!
Kalbinden ruhu görünen bir can’ın
yanında, tüm palto ve maskelerimle birlikte ama..ve kenara bırakabilmenin o kırılgan
hafifliğini, her ne ise “kendim” olabilme halinin özgürlüğünde varolma hissini tadabildim;
bu ömür için sonsuz, ruh için kısa o anlarda.
Bu bir yıllık süreç en çok
doğumgünü kutladığım zaman oldu. Hiçbişeye değişmeyeceğim tarifsiz anlar ve
duygular için minnet doluyum.
Bu yıl... bu yıl, bile isteye
değiştirdim tarihimi. Bundan sonra kalbimin ilk atmaya başladığı günü, ruhun
oluşan bedene şarkı söylemeye başladığı günü kutlayacağım (ilk) doğumgünüm
olarak. Dünyaya doğduğum günü, doğumgünleri sepetine karıştırarak. Uzakdoğu
astrolojisinde kabul edildiği gibi. Ben bunu niye daha önce düşünemedim ki.. varmış
kadimlerin bir bildiği!
Bu yıl, kaç yıl sürecekse
artık... Aya bakacağım günü izlemek için.. mevsimleri güneşe ve ağaca bakarak
takip edeceğim.. Ayların sıralması olmayacak.. spiral çizeceğim takvim yerine..
Biraz zamansız biraz da mekansızım ne de olsa.. Herkes gider... yıldızım gider
tersine diye; hep.. hem canım acıyacak hem şükredeceğim halime; yürürken..
Burcum değiştiği için; bu yazıyı da böyle anlamsız, giriş-gelişme-sonuçsuz...
yamuk yumuk yazacağım ve öylece bırakacağım.. ve buna rağmen paylaşacağım..
yayınlanırmıbudemedenvebiresimbileeklemeden.
Şebnem Özenç
Şebnem Özenç