OĞUL
Kırmızı flamalar sallanıyordu kasabanın her yerinde. Dolup taşan sokaklar yabancılarla doluydu. Baktığında kıymetsiz, köşede kenarda bir dağ kasabası iken, şimdilerde bir ismin peşinden herkesin buraya taşınması garip geliyordu. Uzun ve yorucu bir savaştan sonra herkesin yaşama tekrar tutunmaya ihtiyacı vardı ve burası, buradan doğan hikâye bunu sağlıyordu onlara. Ve ben onun oğluyum. Her zaman insanları izlediğim, kasabayı izlediğim ya da düşünmek için geldiğim özel sığınağımdayım. Meydanın bütününü gören ama benim görülmediğim, eski tahıl deposunun çatısındayım. Burayı sadece Julden bilir. Ve Sebastian tabi ki. Sebastian hep benden 3-4 yaş küçük gibi göründü. Prematüre doğmuş. Evlerimiz yan yanaymış ve annelerimiz de çocukluk arkadaşıymış. Hikayelerini hep anlatırlar; onun annesi yine çocukluk aşkı olan, demircilik yapan Durnok amcanın oğlu ile evlenmiş. O da tıknaz ve zayıf olduğu için daha çok annesinin fırınına yardım edermiş ve bugün karı koca o ...